Ayşe Kulin Sevdalinka

12:01:00

Benim Ayşe Kulin'den okuduğum altıncı kitap. Bu kitabı okurken ağladım. Beni sarsan, beni kendine çeken, beni etkileyen kitapları çok seviyorum. Ayşe Kulin de bunu sağlayan yazarlardan biri.

Kitabı okurken eski zamanlardan beri insan olmayı öğrenemediğimizi tekrardan gördüm. Kendi çıkarlarımız için insanları öldürmeyi, onları yok etmeyi doğru buluyoruz. Peki ya bizi bu yüzden yok etmek isteselerdi biz ne yapardık? Tabiki de kendimizi korumak isteriz. Başkalarının bize yardım etmesini isteriz. Peki ya bize yardım etmezlerse ? İşte 1992'de Sırpların Sirbistan'ın etki alanını büyütmek, yüzölçümünü büyütmek, kendinden olmayan insanları "temizlemek" için başlattıkları Bosna savaşında olsaydınız ne yapardınız ? 
Sevdalinka da Bosna Hersek'de gazeteci olan Nimeta'nın yaşadıklarını anlatıyor. 
Malesef bugünde bir çok ülkede çıkarlar yüzünden savaşlar oluyor. İnsanlar kendilerini kurtarmak için sevdikleri yerlerden ayrılmak zorunda kalıyorlar. Bunun için ölümü göze alıyorlar. Okurken tüylerim diken diken oldu. Hala insan olmayı birbirimize nereli olursak olalım saygı duymayı öğrenemedik.
Bu kitap, Osmanlı öncesinde dini nedenlerle Haçlı Orduları tarafından, Birinci ve İkinci dünya Savaşları sonrasında ve 1992 Savaşı’nda ise Sırplar ve Hırvatlar tarafından sürekli soykırıma tabi tutulan ama asla yok edilemeyen Boşnak halkının acılarını,Türk halkına biraz olsun tanıtabilmek amacıyla Ayşe Kulin tarafından yazılmıştır.
 Roman, savaş öncesinde Tito’nun kurduğu altı federe devletten oluşan Yugoslavya Federatif Cumhuriyeti’nde, aşırı milliyetçiliği azdırarak savaşı tırmandıran ve sonuçta Yugoslavya’yı alevler içinde bırakan günleri anlatıyor, savaşın ilk üç yılında yaşananları okura aktarıyor. 
Kitapta yazılan olaylar belgesel nitelikli, tarihi ve siyasi kişilerin dışındaki karakterler kurgudur. 
Sevdalinka, Ayşe Kulin‘in belgesel nitelikli bir romandır. Boşnakların tarihteki rolü, Bosna Savaşı ve öncesinde gelişen olaylar kronolojik bir sıra takip edilmeksizin roman kurgusu içinde anlatılmaktadır.
Nimeta, evli ve iki çocuğu olan gazeteci bir kadındır. Kendisi gibi gazeteci olan Stefan'la birbirlerine aşık olurlar. Stefan, Nimeta'ya kocası Burhan'dan boşanmasını, bir tercih yapması gerektiğini söyler. Nimeta, duygusal olarak kocasından uzaklaşsa bile ona boşanmak istediğini söyleyemez ve Stefan onu terk etmek zorunda kalır. 
Tabi bu yaşananlar ile Bosna Savaşı'nın başlama ayak sesleri orada yaşayan halkın çaresizliğini Ayşe Kulin sansürsüz bir dille anlatmıştır. Bu yüzden kitabı okurken bazı sahnelerde mideniz kalkabilir. Ben böyle anlatmasının nedenini yaşanan olayların şiddetinin okuyucuya aktarmak istemesinden dolayı olduğunu düşünüyorum.
Saraybosna Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegoviç'in onca uğraşlarına rağmen hiç bir batı ülkesi bu katliamlara, soykırımlara engel olmak için fiilen yardım etmez. 1992 yılında başlayan savaş 1996 yılına kadar devam eder. 1.600'ünü çocukların oluşturduğu 10.600 Boşnak hayatını kaybettikten sonra savaşan taraflara Dayton Anlaşması kabul ettirilir.
"Ama zaman denen gaddar olgu, her şeyi değiştirmede, unufak etmede mahirdi. Kimi değiştirmemişti ki zaman?"
"Acılar bile özgür ortamlarda çekilmeliydi."
"Zorla kimseye bir şey yaptıramazsın."
"Marifet, işleri yoluna silahsız koymaktır."
"Ruhunu da bedenin gibi, en iyi nehirde yıkarsın oğlum, Vrbas'ın serin suyuna kendini bıraktığında, doğa ile bütünleştiğini hissedersin. Ağaçların ve dağın gölgesinin vurduğu suda, kendi varlığının da tabiatın bir parçası olduğunu anlarsın. Ruhunun kalıcı, bedenin gelip geçici olduğunun ayırıma varırsın."
"Savaş bütün kötülüklerin anasıdır. İnsanın içine vahşi ve kötü ne varsa ortaya dökülmesinden başka hiçbir işe yaramaz. Hiçbir topluma hayır getirmemiştir bugüne kadar."
"Savaş insana her şeyi öğretir. Bir de barış içinde yaşamayı öğretse keşke."
"Kendilerine sunulan yetmiş, seksen yıllık ömrün ilk ve son onar yılı, çocukluğun bilinçsizliği ve yaşlılığın çaresizliği içinde geçtiğine göre, ellerinde kalan elli yılı, itişip kakışarak, dövüşerek, sonra da dövüşmenin getireceği yıkıntılara ve kayıplara hayıflanarak heba etmek için mi dünyaya yollanmıştı insanoğlu? Bogomil, Hristiyan, Musevi ya da Müslüman ne olursa olsun, ne biçim bir kaderdi insanoğlununki?"
"Yarınlar, kurşun, havan topu ve bombaydı, kandı. Ama her ikisi de farkına bile varmadan "daha güzel gunleri" bekliyorlardı. İnsanlar, değişik inançlara ve hırslarıyla ne kadar karıştırırlarsa karıştırsınlar, kana, acıya, şiddete bulaştırsınlar, bu muhteşem dünyayı, yaşam bir umuttu sonuçta. Hiç bitmeyen bir umuttu."


You Might Also Like

7 yorum

  1. Kitabı okuyup beğenmiş biri olarak ve yazdığın çoğu şeye katılarak naçizane yorumunu çok uzun buldum,saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim ☺️ Dediklerinizi dikkate alacağım ☺️

      Sil
  2. Kitabı okuyup beğenmiş biri olarak ve yazdığın çoğu şeye katılarak naçizane yorumunu çok uzun buldum,saygılar

    YanıtlaSil
  3. Ben de bir kac gilbince okumustum bu kitabi. Hala hatirladikca icimi daglayan seyler vardi ve en acisi da bunlar gercekten yasanmis ve hala yasaniyor olan seyler. Ben ilk kez okuyorum blogunuzu ayrintili ve uzun yazmaniz cok hoş olmus ama okumadigim bir kitabin yorumuna bakayim derken tum kitabi okumus kadar olmak istemem :) okuduklarimi yeniden hatirlamak icin blogunuzu sık sık ziyaret edecegim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir kac yil once demek istemisim orada :)

      Sil
    2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    3. Yorumunuzu benimle paylaştığınız için çok teşekkür ederim :) ben de farkındayım uzun yazdığımı fakat bir yeri silince bütünlük bozuluyormuş gibi geldi

      Sil