Antoine de Saint-Exupéry Küçük Prens

17:44:00

Herkes büyümek ister. İşe gitmek, kendi ayaklarının üstünde durmak veya kendi evlerinin olmasını ister. Herkes büyümek için acele eder. Peki ya büyüdüğümüzde elimize ne geçiyor? Kendimiz için önemli bir insan oluyoruz ama hayattan keyif alıyor muyuz? Mutlu muyuz?

Yazar bu kitabı İkinci Dünya Savaşı sırasında New York'ta bir otel odasında yazmıştır. Herkesin okuyacağı bir kitap olan Küçük Prens'i önyargılarınız varsa okumanızı tavsiye etmem. Fakat içindeki bazı cümlelerdeki mesaj için bile okunması gereken bir kitap olarak düşünüyorum.
Hayatı her zaman çocukların baktığı şekilde bakmak gerekir. Belki de ben bu yüzden hala kendimi büyük gibi hissetmiyorumdur. 
Kitapta uçağını yere düşüren kişiyle(onun ağızından anlatılır.) Küçük Prens'in arkadaşlığı anlatılır. 
O uçağını düşürdüğü için sinirliyken birden Küçük Prens gelir ve ondan kendisi için koyun çizmesini ister. Boa yılanı ve Boa yılanının içinde olan filden başka bir şey çizmeyen ve büyüklerin yılanı hep şapka zannetmesinden dolayı bir daha resim yapmayan o, Küçük Prens için bir sandık çizer ve içinde bir Koyun vardır. Küçük Prens bu koyunu gezegenine götürecektir. Fakat gezegeninde sadece onun çiçeği ve biri sönmüş 3 yanardağdan başka bir şey yoktur. 
Küçük Prens bir gün gezegeninden ayrılarak diğer gezegenlere de uğramaya karar verir. Bu gittiği gezegenlerde Kralla, kendini beğenmiş, Çalışan biri, sarhoş, lambanın yanmasını sağlayan biri, coğrafyacıyla karşılaşır ve en sonunda Dünya'ya gelir. 
Dünya'ya geleli bir yıl olmuştur ve artık kendi çiçeğini özlemiştir. O onundur ve milyonlarca çiçeğe onu değişmez. 
Artık veda vakti gelmiştir ve arkadaşıyla vedalaşmasını anlayan anlatıcı üzülür. Küçük Prens ona gezegenin yıldızların orada olduğunu söyler ve bütün yıldızları ona hediye eder. Yıldızlarda onu göreceğini söyler ve gülümser. Anlatıcı, Küçük Prens'in koyunu için tasma çizemesi gerekir çünkü koyun çiçeği yememelidir. Fakat sapı çizmeyi unutmuştur. Bunu o gittikten sonra fark eder. Her gece yıldızlara bakarak Küçük Prens'e gülümser çünkü onun küçük gezegeni yıldızların oradadır. Her gece acaba koyun çiçeği yedi mi? diye düşünür. Ama Küçük Prens'in onun yanından ayrılmayacağını bilir ve yıldızlara gülümser.
"Büyükler sayılara bayılırlar. Yeni bir arkadaş edindiniz diyelim: onun hakkında hiçbir zaman asıl sormaları gerekenleri sormazlar. "Sesi nasıl?" demezler örneğin, ya da. "Hangi oyunları sever? Kelebek koleksiyonu var mı?" diye sormazlar. Onun yerine. "Kaç yaşında?" derler. "Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası kaç para kazanıyor?" Ancak bu sayılarla tanıyabileceklerini sanırlar."
"Onu anlatmaya çalışmam unutmak istemeyişimdendir. İnsanın arkadaşını unutması ne acı."
"Günbatımını çok seviyorum. Hadi gidip bir günbatımı görelim."
"İnanmıyorum sana çiçekler zavallı yaratıklardır kötülük nedir bilmezler ellerinden geldiğince kendilerine güvenmeye çalışırlar dikenlerine bakıp bakıp güçlü olduklarını sanırlar."
"Sevdiğiniz çiçek milyonlarca yıldızdan yalnız birinde bile bulunsa yıldızlara bakmak mutluluğumuz için yeterlidir." 
"Yargılarımı sözlere değil davranışlara göre ayarlamalıydım."
"Kelebeklerle dostluk kurmak istediğime göre iki üç tırtılın kahrını çekeceğim elbet kelebeklerin güzel olduğu öteden beri söylenir zaten başka kim gelir yanıma ?"
"O zaman sende kendini yargılarsın en gücüde budur zaten kendini yargılamak başkalarını yargılamaktan çok daha güçtür. kendini yargılamayı başarabilirsen gerçek bir bilgesin demektir ben kendimi nerde olsa yargılarım bunun için buraya yerleşmem gerekmez."
"çünkü kendini beğenmişler yalnız övgüleri dinler."
"Oysa içlerinde bana gülünç gelmeyen yalnız o belki kendi dışında bir şeyle uğraştığından."
"İnsanların arasında da yalnızlık duyulur."
"Küçük Prens Dünya'yı çok tuhaf buldu. Kendi kendine; "Her yer kupkuru, her yer sipsivri, her yer sert ve acımasız, insanların düş kurma gücü yokmuş. Bir şey bilmiyorlar. Ne söylesem onu yineliyorlar. Oysa benim gezegenimde söze önce çiçeğim başlardı."
"İnsanların tanımaya zamanları yok artık aldıklarını hazır alıyorlar dükkanlardan ama dost satan dükkanlar olmadığı için dostsuz kalıyorlar."
"Sözcükler yanlış anlaşılmalara neden olabilir."
"Söz gelimi saat dörtte sen gelecek olsan,ben saat üçte mutlu olmaya başlarım.Her geçen dakika mutluluğum artar.saat dört dedi mi meraktan yerimde duramaz olurum.Mutluluğumun armağanını veririm sana.Ama gelişi güzel gelirsen,içimi sana hangi saatte hazırlayacağımı bilemem."
“Evet, güzelsiniz. Ama boşsunuz. Sizin için kimse yaşamını feda etmez. Yoldan geçen herhangi biri, benim gülümün de size benzediğini söyleyebilir. Ama benim gülüm sizin her birinizden çok daha önemlidir. Çünkü ben onu suladım. Ve onu camdan bir korunakla korudum. Önüne bir perde gererek rüzgarın onu üşütmesini engelledim. Tırtılları onun için öldürdüm ( ama birkaç tanesini kelebek olmaları için bıraktım). Onun şikayetlerini ve övünmelerini dinledim. Ve bazen de suskunluklarına katlandım. Çünkü o benim gülüm.”
"İnsan gerçekleri sadece kalbiyle görebilir. En temel şeyi gözler göremez."
"Yalnız çocuklar ne aradıklarını bilirler."
"Gülünü bunca önemli kılan, uğrunda harcadığım zamandır."
"Bir yerde kuyunun saklı oluşudur çöle güzellik veren."
"Hepsi de güzelliğini gizliliğine borçludur."
"İnsanlar,” dedi küçük prens, “ne aradıklarını bilmeden hızlı trenlere doluşuyorlar. Endişe ve telaşla, aynı yerde dönüp duruyorlar.” Bir an durakladıktan sonra ekledi: “Çektikleri sıkıntıya değmez bu.”
"Sizin dünyada insanlar," dedi Küçük Prens,"bir bahçede beş bin gül yetiştiriyorlar; yine de aradıklarını bulamıyorlar."
"Bulamıyorlar." dedim.
"Oysa aradıkları tek bir gülde, bir damla suda bulunabilir."
"Birinin sizi evcilleştirmesine izin verirseniz göz yaşlarınızı da hesaba katmalısınız."
"Herkesin bir yıldızı var. Hepsi birbirine benziyor gibi görünüyor ama gerçekte öyle değil. Herkesin yıldızı farklı farklı, hiç biri diğerine benzemiyor. Yolcular için pusula, kimileri için küçük bir ışık, bilginler için çözülmesi gereken bilmecedir yıldızlar, iş adamına göre ise altından başka bir şey değil. Ne var ki bütün yıldızlar suskundur. Ama sen onları herkesten ayrı gözle göreceksin."
"Bütün üzüntüler zamanla geçer, dedi. Bir gün üzüntün geçince beni tanımış olduğuna sevineceksin. Hep dostum olarak kalacak, benimle birlikte gülmek isteyeceksin. Koşup pencereyi açacak, gökyüzünde sana benzeyen dostlarını göreceksin. Onların şaşırmasına "Evet, ne olmuş, yıldızlara bakarken gülerim ben." diyeceksin. Seni deli sanacaklar. Başına çorap örmüş olacağım güzelce."






You Might Also Like

0 yorum